Page 24 - BCC - BAHAR 2022 SAYI 12
P. 24

Tadında Zamanında


           oraya atıyor. Bildiğimizi düşündüğümüz, üzerinde   soyup  soğana  çevirdikten  sonra,  şehrin  limanı  olan
           yaşadığımız  coğrafya  bile  nelere  sahne  olmuş.   Haliç tepelerindeki Pera’nın hâkimi oldular. Ardından
           İpnotize bir ruh hali ile izliyoruz:              da Konstantinopilis’teki ticareti denetimlerle aldılar.’

           ‘Tatları  ve  kokuları  nedeniyle  dünyanın  dört   Baharat bu. Hiç bu fasıl kolay kolay biter mi? Mutfak var
           bir  yanında  önem  kazanmış  pek  çok  baharatın   oldukça devamı yolda...
           anavatanı  Akdeniz  kıyılarıdır;  haşhaş,  frenk
           kimyonu, kişniş, kimyon, anason, sumak, nanahan   Haçlı   Seferleri   Avrupalıların   damak   tadının
           ve  safran,  belirtmeye  gerek  bile yok,  uzun  zaman   değişmesine nasıl sebep oldu? Ya ondan sonra gelişen
           önce nesli tükenmiş olan kadim silphium.          Baharat  Ticareti  dünyanın  gidişatını  nasıl  değiştirdi?
           Araya  girerek  hemen  Silphium  da  nedir  diye   Birkaç buruşuk yuvarlak, kurutulmuş kök ve kabuğun
           soranlara  minik  bir  açıklama  yapayım.  Silghium   dünyayı  bu  kadar  etkileyeceğini  kim  bilirdi?  Michael
           klasik  antik  çağda  baharat,  parfüm,  afrodizyak ve   Krondl’un  Lezzet  Fetihleri  kitabından  yola  çıkarak,
           ilaç olarak kullanılan bir bitki. Hatta antik çağlarda   size baharatların sıradışı tarihi yolculuğundan bir kesit
           doğum kontrol yöntemi olarak kullanılmış.         sunmaya çalışacağım.
           Bunlardan ikisi anavatanları olan bölgede çok değer
           taşır. Silphium, Kyrene’deki Yunan kolonisine servet   1000’li yıllara kadar Avrupa’da hüküm süren erken orta
           kazandırmıştı. Safran ise, malum…                 çağ, yani nam-ı diğer “karanlık çağ”, 1000’li yıllardan
                                                             itibaren değişmeye başlamıştı. Ufak ufak kıpırdanmalar
           Akdeniz’de yaşayan halklar, ülkelerin baharatlarının,   görülen  ekonomik  hayatın  getirileri,  derebeylerinin
           yerel türleri gölgede bıraktığını düşüne gelmişler.   ve  şövalyelerin  savaş  ekipmanları  donanmalarıyla  ve
           Hal bugün de devam etmekte. Paramızın çoğunu bu   ardından Vatikan’ın da çabalarıyla Kudüs’ü ele geçirmeye
           uzak ülke baharatı için harcamışız: En çok tarçın,   yönelik bir dizi sefere çıkmalarıyla sonuçlanmıştı. 1096
           karabiber,  zencefil,  kakule,  küçük  hindistancevizi   ile  1271  yılları  arasında  gerçekleşen  Haçlı  Seferleri
           ve sonraları vanilya ve pembe tane biber için.    ile  binlerce  Avrupalı,  önce  Konstantinopolis’e  ayak
           En az 3500 yıldır bunlara para harcıyoruz: MÖ 15.   basarak  incelikli  Bizans  mutfağıyla  tanışmış,  oradan
           yüzyılda Mısır Kraliçesi Hatshepsut, güneydoğudaki   orta doğuya akmış ve sonrasında yerleşik hale gelmişti.
           uzak  bir  diyara,  Mısırlıların  “Punt”  dediği  Eritre/  Elbette orada yaşamaya başlayanlar, doğunun baharatlı
           Somali’ye  bir  keşif  seferi  düzenletti.  Kraliçe   tatları,  komplike  mutfağı  ile  de  tanıştılar  ve  birçoğu
           Hatshepsut’un  haleflerinden  III.  Amenhotep,    buna  alışıp  sevdiler.  Örneğin  bugün  de  birçok  tuzlu
           Mısır’ın   Afrika   Boynuzu’ndaki   hakimiyetinin   sosta da tat arttırmak için tarife eklenen şeker, o dönem
           devam etmesiyle övünür. Bu övüncü, mütevazı bir
           şekilde  tanrı  Amon-Ra’nın  ağzından  dile  getirir.
           Amon-Ra,  firavun  Amenhotep’e  “Yüzümü  doğuya
           döndüğümde  senin  için  bir  mucize  getiriyorum.
           Barışa  adamaları  ve  senin  cömert  nefesini
           solumaları için, üzerlerindeki hoş bitkilerin hepsiyle
           birlikte  Punt’taki  ülkeleri  sana  getiriyorum”  der.
           Kızıl Deniz’in ağzındaki ülkelerin bu hoş bitkileri,
           mürr, akgünlük ve Mekke pelesengidir.
           M.Ö. 7 yüzyıl Doğu Akdeniz’inde, Minos Uygarlığına
           ait Akrotiri Kenti’nde, Santorini’nin lav püskürtmeye
           başlamasından  sonra  toprak  altında  kalan  duvar
           resimlerinde  safran  hasadı  tasvir  edilir.  MÖ  14.
           yüzyılda  Miken  saraylarında  yazılmış  tabletlerde
           kimyon,  rezene  ve  susam  vardır.  MÖ  6.  ve  4.
           yüzyıllarda Yunanlılar, silphium’un hem yemeklere
           hem  de  ilaçlara  kattığı  kokuyu  övüyorlardı.
           Akgünlük ve sumağı da biliyor değer veriyorlardı.


           Dalby  anlatıyor:  “Konstantinopolis’te,  günümüzün
           İstanbul’unda,  daha  o  dönemde  bir  baharat
           pazarı  vardı.  10.  yüzyılda  baharat  pazarıyla
           ilgili  yönetmeliklerin  var  olduğunu  biliyoruz.
           Gözlemciler,  Mısır’dan  İstanbul’a  düzenli  olarak
           “misk, baharat ve şeker” gönderildiğini belirtirler.
           Venedikliler 1204’te düzenledikleri 4. Haçlı Seferi’yle
           Konstantinopolis’in  zengin  ve  kalabalık  halkını




              24
   19   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29